Tüm çevremiz ile uyum içinde cennete yakın bir yeryüzünde yaşama fikri kulağa çok hoş geliyor değil mi? Peki bunun için neler yapıyoruz? Bazı skeçlerde espri konusu olan ve ülkeler arası toplantılarda da sıkça dile getirilen “küresel ısınma” ve “küresel soğuma” kavramlarının açıklığa kavuşturulması ile başlayalım dilerseniz…

Küresel ısınma; uzun dönemdeki, ki bu 3-4 bin yıla tekamül eder, ortalama sıcaklık değerlerinin yükselmesi; sıcağın daha sıcaklaşmasının soğuğun daha soğuklaşmasından daha hızlı artış gösterdiği anlamına geliyor. Elimizdeki teknoloji ve yakın dönem kayıtlarının bize söylediği son on yılda hızla olmak üzere ortalama sıcaklığın kesin bir artış gösterdiğidir, şu anda gözlemlememizin sebebi de bu… İnsan faktörü bu süreci hızlandıran, eşikleri atlatan başlıca etkenlerden biri çünkü sayımız kadim medeniyetlerden bu yana her geçen gün doğaüstü şekilde kontrolsüzce artmakta ve sınırlı kaynaklar sınırsızmışçasına kullanılmakta… evet… maddi kaynakları yaşamın sınırlarını geçebilmek için akıllıca manevi güzelliklere, varlıklara çevirme çağı başlıyor…

Sizi burada sayılarla meşgul etmek yerine, ki isteyen her kayda ulaşabilir, daha genel anlamda sorunlar ve çözümleri üzerinde durmak istiyorum. Başta kömür ve petrol olmak üzere fosil yakıtların kullanılması, moda ve ilaç sektörünün kısmen keyfi ve kar amaçlı hedefleri için harcanan erişilebilir temiz su, insanların bireysel olarak sınırları aştığımızı bile bile duyarsızca hareket etmeleri, hükümetlerin anlaşmalarla belirlenen tedbirlerinin yetersiz kalması ya da uygulanılmaya gerek duyulmaması, tarım ve orman alanlarının işgalleri; sera gazının atmosferde yoğunlaşıp güneş ışınlarının da etkisiyle yerküre üzerine örtülen bir battaniye gibi etki etmektedir ve işte bahsettiğimiz boğucu durumun ana nedenlerinden bazıları bunlardır. Yakında “iklim mültecileri”, “erişilebilir temiz su”, “gıda krizi” kavramlarını daha sık duyup yaşayacağız ve bizi rahatsız edecek konular arasına girecek; çocuklarımız, torunlarımız yaşamakta zorlanacak; üstelik, kafamızda netleşsin diye değiniyorum, birkaç senedir çıkan büyük orman yangınları da süreci hızlandırıp durumun vehametini apaçık gözler önüne serecek. Önlemler bir an önce alınmalı, bu konuda farkındalıklar artırılmalı, daha sosyal yaşam alanları oluşturulmalı aslında ama bireysel olarak yapmamız gerekenler de bize ve geleceğimize öğretilmeli, uygulamaya geçirilmelidir.

Bireysel olarak iklim krizi için yakın gelecekte yerel iklime uygun birincil ağaçların çoğaltılması için bol bol ağaç dikmeliyiz, motorlu taşıt kullanımını azaltarak emisyon ölçümü konusunda daha dikkatli olmalıyız; bisiklet sürmek ve yürümek temiz havada yeşillikler içinde belkide mis gibi deniz kokulu kıyılarda mükemmel bir spor ve moral düzelticidir; tarımsal ve ormanlık alanların korunması  ve fazlalaştırılması, doğal ekosistemin desteklenmesi için yerel yönetimlere talepte bulunmalıyız; bizi paranın değil ağacın yeşili yaşatacak. Saygı ve birliktelik içinde çözülemeyecek sorun yok aslında… sadece artık daha çok geç kalınmadan hareket etmeliyiz. Güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi gibi temiz enerji kaynaklarını, daha temiz enerji üretim tekniklerini tercih-talep etmeliyiz. Endüstriyel üretimlerin zararlarının azaltılması için geri dönüştürmeliyiz, çoğu çöp olarak attığımız şeyler geleceğimizden çalınan anları ifade ediyor; denizlerimizi, akarsularımızı, kıyılarımızı da tıpkı çevremiz gibi korumalıyız, çocuklarımızı doğa ile iç içe büyütebilmeliyiz.

Bazı sektörlerde fabrikalarda filtrasyon sağlamak için destek verilirken turizm gelirlerini artırmak için de alternatif yollar, küresel iklim değişimine uyum sağlamak için tüm illerde ekolojik turizme tam destek de bu cennet vatan için çok önemli olacaktır.

Endüstriyel hayvancılıktan vazgeçip yapay et, süt, yumurta üretimine destek verilmelidir, tabi hayvanlar doğal olarak, içselliğimiz için hep lazım bize ve dünyada beyannamelerle pekiştirilen yaşam hakları var.

 

Sürekli değişen dünya şartlarında yaşayan her varlık gibi marjinal iklim olayları, marjinal ya da belkide aklımıza hayalimize gelmeyecek kadar aşırı felaketlere yol açmadan iyi insanlarla soyumuzu devam ettirebilmeyi, savaşmak ya da başka gezegenlere kaçmak yerine kendi gezegenimize sahip çıkmayı umarım, bu; sokağımızı süpürmekle pırıl pırıl şehirlerde yaşamamız gibi kademe kademe gelişmeli…

Dünyada bazen dikkati başka yere çekme çabaları var bizi gerçekte yöneten bazılarının, o işte zora koşulan ekonomik sebepler üç gözümüzü de kapatıyor, sağlıklıca düşünmemize mani oluyor, bazen de konuyu araştırdıkça karşımıza bir canavar çıkıyor, korkup kaçıyoruz, hâlbuki o canavarı yenecek kahraman da canavar da bizden…

 

Nurten Özyurt

Tüm Gençlik Teşkilatı

Muğla İl Başkanı